Yazdır
Kategori: Genel
Gösterim: 5871

Hadisler Konusu; "Kurandaki Gerçek İslam'dan" sapışın ana malzemesi olarak kullanılmıştır. Akla / Mantığa / Kuran'a ve diğer Hadislere taban tabana zıt "Hadis Etiketli" Uydurmalar vardır. Bu uydurmalar, Peygaberimizin sözleri olarak, "İslam adına konulan Hükümlere" kaynaklık etmektedir. Bunlardan çoğunu "Peygaberimizin Sözü" olarak kabul etmek, Allah'ın Elçisine saygı değil hakaret olmaktadır. Bu durum, "İslam'ın Çıkar için Kullanılması" için, En Değerli Malzeme olduğundan, "İslam'ın Arındırılması" sanılandan çok daha zordur.

(Bu konu, “Uydurma Hadisler .... İslam’ın Kara Boyası !”  Başlığı ile 2005’te yazılan yazımızla işlenmişti. Konunun Kapsamı Genelleştirilip Eklemeler yapılarak  yeniden kaleme alınmıştır)

İSLAMIN  ANA KAYNAĞI ...?

Bu Sorunun Tek Cevabı:  Kuran’dır...
Bu Cevap, istisnasız herkesin vereceği ortak cevaptır.
Kuran’dan Sonra gelen Kaynaklar...?
Çoğumuz Sayabiliriz:  Hadis,  İcma,  Kıyas ....
Peki, Gerçek Nedir...?
Yaşamımızda fazla hissetmediğimiz, Kuran’daki  “Gerçek İslam’dan başka ve Bundan Çok Farklı olan; Hadis  -ve sonraki-  kaynaklarla şekillenen,  “Yaşanan İslam” vardır.  “Yaşanan İslam’da”  -görünürde kabul edilmese de-  “Hadis, Kuran’ dan çok önce gelir”.  O kadar ki, Hadislerle “Kuran, Noksan kabul edilerek Tamamlanmakta(!) Bazı Ayetleri Nesh edilebilmektedir”   Yani, Olmayan Ayetlerin(!) Hükmü  “Var”   Olan Ayetlerin Hükmü “Yok” Sayılabilmektedir.   
Hadislerin, büyük bir kısmı; Akıl, Mantık ve Kuran’la çelişen Uydurmalar olduğu için, Doğal olarak, bunlarla şekillenen  “Yaşanan İslam’da Gerçek İslam’dan”  çok farklı olacaktır.

Bu Yazıda;  “Gerçek İslam’ın Tek Kaynağının Kuran Olduğu”  Savunulmaktadır.
Bu iddianın yaşadığımız ortamdaki karşılığı;  “Hadis İnkarcılığından ... Tekfire kadar uzanan”  İthamlardır.
Peşin şartlanmışlığın dışında; “Acaba...?”   diyerek, ve  “Anlamak Niyeti ile”  yazımızı okuyanların;  Azından, samimi olarak;  “Olabileceğini düşünecek”  noktaya gelecekleri kanısındayım.
Ve amaç;  “Acaba...?”  diyebilenleri, -azından-  Düşünme Noktasına  getirebilmektir.

ZAMANIN GERÇEKLERİ AŞINDIRMA GÜCÜ:

Hz. İbrahim  “Gerçek İslam’ı”  getirdi. Toplum, Hz. Muhammed’e kadar geçen zamanda;
**  ..... "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." ......( 2/170)
Demek  ve “Lat, Uzza. Menat ...”  gibi putları; “Kendilerini Allah’a yaklaştıracak, Şefaat edecek Aracılar”  olarak koyma  noktasına geldi...  Ve Hz. Muhammed’den günümüze; Kuran’ı terk ederek, Resule:
**  .... "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular." .... (25/30)
dedirtecek duruma geldik.... “Lat, Uzza. Menat ...”ın yerine,  “Şeyhleri, Efendileri ...” koyduk... Tevhid İnancı açısından; Peygamberimizden önceki noktaya  -hatta daha gerisine-  döndük.
 Kuran’ın Israrla Sorduğu:
** ..... Hala aklınızı kullanmayacak mısınız? (2/44) Sorusuna karşılık;
”Aklımızı Dergahın Kapısına Bırakmanın”  Erdeminden bahseder durumlara geldik.
Kuran’ın; " Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız."  Diyenleri  “Müşrikler”  olarak tanımladığını düşünürsek... İçinde bulunduğumuz durumun Korkunçluğunu daha iyi anlayabiliriz...

Toplumlara;  “Adalet ve Mutluluğu Getiren Düzenler”   Neden kısa sürede Yozlaşıyor...?
Köklü Düzen değişikliklerinde; Kişilikleri, “Gömlek Değiştirir gibi değiştirmek”  Mümkün olmuyor...
Bilhassa;  Büyük güç ve Mevki Sahipleri için, Kazanabilme imkanları ve Hukuk karşısında, “Herkesle Eşit olmak...!”  -onlar açısından-  “Kabul edilebilir bir durum”  değildir. Getirilecek Yeni Düzene;  Tüm güçleri ile karşı çıkmaları –egoları açısından-  doğaldır.
İslam’ın gelişinde;  Ebu Süfyan.... gibi kişiler, bunun Somut Örnekleridir.      
Önceki Kültür ve Geleneklerden vazgeçmenin zorluğunu da buna eklerseniz; Yozlaşmanın / Bozulmanın Nedenlerini Anlamak güç değildir.
Bunu dengeleyerek, Çoğunluğu koruyacak tek güç;
Halkın bilinçlenmesi ve yönetimde Söz Sahibi olabilmesidir.
Çoğu kez, Güç Sahipleri tarafından bilinçli olarak bunlar Halktan esirgenir.

İslam’ın Yozlaşmasında, İslam Karşıtlarının ve Çıkarcıların “En Büyük Dayanağı: Uydurma Hadisler olmuştur.
Ve “Uydurma Hadislerin”  Bu boyutta,  Büyük Etken olmasının,  “Görülmez / Gizli”  bir Nedeninin de, Kuran’ın Prensiplerine uymayan,  “İlk üç Halifenin Seçim Yöntemi”  olduğunu düşünüyorum. [1]

ALLAH’ın  ELÇİSİNİN ve DÖRT HALİFENİN UYGULAMASI :

**  ....."Ey Meryem oğlu İsa! Allah'ın yanında beni ve annemi de iki tanrı olarak kabul edin diye  insanlara sen mi söyledin?".... (5/116)
**  Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. ...
(9/31)
**  Yazıklar olsun ki o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "işte bu, Allah katındadır" derler....
(2/79)

Bunlar ve benzeri Ayetlerin Tebliğcisi olan Allah’ın Elçisi, Gerek, Kuran’a doğrudan karıştırılmaması; gerekse Onunla birlikte Hüküm İnşa edilmekte kullanılmaması için, Sözlerinin Yazılmasını istememiştir.
**  “Benden Kuran haricinde hiç bir şey yazmayınız. Kim benden bir şey yazdıysa onu imha etsin" (a)
--   "Kuran'dan başka hidayet kaynağı arayan sapıtmıştır" (b)  (Tabii,  “Yazın”  diyen Hadisler de vardır.)

Kendisinden sonra gelen Dört Halife de aynı tutumu sürdürmüştür.
**  Hz. Ebu Bekir, Peygamberimizin vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı, aramızda onun helalini helal kılın, haramını haram görün.” (c)
**  Ebu Hureyre: “Size naklettiğim şu hadisleri Ömer zamanın da anlatsaydım değneği ile beni döverdi.” der (d)  
**  Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir. (e)
**  Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.” (f)
**  Bir çok değerli Sahabe de aynı tutumu izlemiştir.
Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi. (g)
**  İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.” (h)

            kaynak: (a)(Muslim, Zühd 72; Hanbel 3/12,21,39)   (b)(Tirmizi 2906)   (c) (Zehebi, Tezkiratul Huffaz 1/3, Buhari             1.cilt)   (d) (Ez Zehebi – Tezki-retul-Huffaz)   (e) (Tahzırul Havas 10b.)   (f) (İbn Abdülberr, Camiul Beyanil İlm)   (g)         (Buhari K. Fezailul Kuran 16; Müslim K. Fezailus Sahabe 30,31 / Ebu Davud K. Fiten 1, Tırmizi K. Fiten 43)   (h)(İbn   Abdül Berr, Camiul Beyanil ilm 1/63-68)

HADİS UYDURMA NEDENLERİ :

Bu uğurda; Peygamberimize, Asırlar sonra meydana çıkan; Kişileri, Zümreleri  Yücelten, Karşıtlarını kötüleyen; Akıl-Mantık ve Kuran’la çelişen, -bazen ilkel kafa ürünü olan-  Sözler Söyletilmiştir. 

İlk ve En Büyük Neden:  “Dinin Çıkar İçin Kullanılmasıdır.”   Bu Neden, çoğu kez, diğer nedenlerle İç-içedir. Diğer, Her Nedenin;  Ayrıca, -Kendi açısından-  “Çıkar İçin Kullanma”   tarafı vardır.
**  Siyasi destek sağlamak;  Mezhebine destek sağlamak;  Dini, Tamamlama(!) ve Sevdirme(!);  Dini Bozmak ve Yozlaştırmak; Geleneklerin Dinleştirilmesi; Önceki Dinlerin kurallarının Dine Sokulması ... Amaçları ile de Hadisler Uydurulmuştur. [2] 

İSLAMIN  KIRILMA NOKTASI :

Bu Ara Başlık Abartılı mıdır...?
Yukarıda özetlendiği gibi; Peygamberimiz ve Dört halife döneminde,  “Hadislerin Yazılmaması”   İstenilmiştir.
3.Halife döneminin (M.644-656) İlk yıllarından sonra, İslam’ın güzel prensiplerindeki aşınmaların hız kazanmaya başladığı söylenebilir. Fakat, Uydurma hadislerin  “Fabrikasyon Olarak Üretimi ve İslam’ın, bilinçli olarak tahribi”  Emeviler dönemi ile başlamıştır.
Evet... “Uydurma Hadisler ve İslam’ın Tahribi...?”  Biri, diğerinin, Olmazsa olmazıdır... Bunun Gerçek Boyutunu Görebilmek için;  3.Halifenin öldürülmesiyle başlayan bazı olayların, Çok İyi Tahlil edilmesi gerekiyor... 

Ebu Süfyan, Mekke’nin fethinden sonra;  çıkarına olduğun için İslam’ı kabul etmiştir.
Oğlu Muaviye, Halife Ömer tarafından Şam Valiliğime atanmış (640) Osman’ın Halifeliği döneminde Valiliği devam etmiştir. Güçlü bir ordu kurmuş ve Askeri başarılar elde etmiştir. [3]  Korku ve Çıkara dayalı Otoritesini pekiştirmiştir. Bu arada aşırı servet sahibi olmuştur.   
**  “...Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahit olarak adaleti gözetin;...” (4/135) diyen bir Dinin, üst kademe yöneticisi olarak;  Hükmettiği Toplumu; gözlerinin önündeki  “Erkek Deveye: (Dişi) diye”  Tanıklık edecek kadar; Robot haline getiren bir yönetim kurmuştur. [4]

Muaviye, 
3.Halifenin evinin muhasarada bulunduğu 50 gün içinde, Onu rahatça gelip kurtaracak durumda idi. Fakat Kurtarsa idi:  “Buyurun; Halifeliğinize devam edin”   demesi gerekecekti.  Ama, öldürüldüğünde,  elindeki büyük kuvvetle,  “Kan Davası Gütmek(!)”  daha çıkarına uygundu.    

Ve Sıffin Savaşı: Yenileceğini anlayınca; Kılıçlara Kur’an sayfalarının takılması...!?
Bu olay;  “İslam’ın Çıkar için, Büyük Boyutlu İlk Kullanımıdır...!” 
Görünüşte:  “Aramızda, Kuran Hakem olsun(!)”  deniliyordu...? 
Hz. Ali’nin:  “Hiledir...!  Aldanmayın...!”  diyen tüm çırpınışlarına rağmen;  “İslam’ın Onulmaz Parçalanması”  O Anda gerçekleşiyor...!  (Bu nokta, Şeytanın Galibiyetinin, Gözle Görülebildiği ve Sözün bittiği... noktadır.) 
Ve peşinden: Hakem Olayı ve Yüzük Hilesi...!?? 
Hz. Ali’nin Halifeliği “Tartışılır”  Boyuta indirgeniyor... Ve İslam Toplumu büyük bir Kaosun içine atılıyor.

Hz. Ali’nin öldürülmesi (661) üzerine, Hilafet Makamını işgal ediyor.  Hilafeti, “Babadan Oğula geçecek, yani Krallık”   Şekline getiriyor...  Hasan b. Ali ile anlaşma yapıyor... Sonra onu zehirletiyor... Ve İslam Tarihinin unutulmaz başka bir kara sayfası...!  -oğlu Yezit döneminde-  ;  Kerbela vahşeti...! (680)  
Peygamberimizin  “Cennet çiçeklerim”  dediği sevgili torunları hunharca Şehit ediliyor...
Ve hala Kini dinmeyen Yezid, Hz. Hüseyin’in kesik başına hakaretler yağdırıyor...
Bedir, Uhud, Hendek ... Savaşlarının intikamı Alınmıştır... Ve İslam,  “Onulmaz Yarasını”   almıştır.

BU YANGININ ÜZERİNDE NASIL OTURULUR :

Muaviye
/ Emeviler,  Bu ölçüde harap ettikleri;  Yangına çevirdikleri,  “İslam’ın Başında”  Nasıl oturacaklar... Nasıl Rahat edeceklerdi?  Tek başına Zorbalık yeterli değildi.  “Kafalarda, İslam’dan kalanların da Yıkanarak(!) yada Örtülerek Tehlikesinin(!) önlenmesi”  gerekiyordu...
Bu Örtü Ne olabilirdi...?
Ayetlere, gerçek anlamlarına taban tabana zıt Yorumlar getirerek... Ve, Akıl-Mantık ve Kuran’la ne kadar çelişirse çelişsin,  “Hadisler(!)”  Uydurtarak...  Bu  “Yorumlara ve Uydurmalara dayanan Fetvalarla”  Bu Yönetimi  “Meşru(!)”  Göstermek... Bunlar, Bihakkın Başarılmıştır...

**  Muaviye, Cuma Hutbesinde, Ehli beyte karalama ve hakaretler yaparak, Cemaatin kafasını yıkamaya(!) çalışıyor.  Bazı Kişilerin Hutbeyi dinlemeden çıkması üzerine, Herkesi dinleme mecburiyetinde bırakmak için; Peygamberimiz ve Dört Halife tarafından, Namazdan sonra okunan Cuma Hutbesini Namazdan önceye alıyor. (İslam adına bir utanç olan; Muaviye’nin bu Hakaret dolu Bidatına Saygı ile hala devam ediyoruz.)

**  O Şekilde bir “Kader Yorumu”  Yapılıyor ki...?  Emirin Tüm yaptıklarında, “Sorumluluğu Sıfırlanıyor..?”  Yaptığı Ne kadar kötü olursa olsun; “Allah öyle dilediği için,öyle yapmıştır”  Yani,Hata varsa, -haşa- “Bu Hata Allah’tandır”  noktasına geliniyor. Tabii, -çok daha hafifini-  Halktan biri yaptığında, “Bu Kural”  Geçerli değildir. Bedelini hemen –belki canı ile-  ödüyor. Şayet. “Yapılan İyi bir şey ise”   Kural, yine geçerli değil.  Emir yapmıştır.

**  Ve  “Ulül Emre İtaat”  Uydurmaları:
-- "Kim bana itâat ederse süphesiz Allah'a itaat etmis olur. Her kim Emire itaat ederse süphesiz bana itaat etmis olur. Eğer kim Emire isyan ederse süphesiz bana isyan etmis olur" (a)  (Emire itaat; Allah’a itaatla eşitleniyor.)
-- 
“Emirinden hoşlanmadık bir şey gören bir kimse ona katlansın. Çünkü insanlar arasından kim yöneticinin emrinden bir karış kadar dahi çıkacak olup da, bu haliyle ölecek olursa mutlaka cahiliye ölümü ile ölür.” (b)
--   "Üzerinize, Habeşli burnu kesik bir köle de emir tâyin edilse onu dinleyin ve itaat edin. Sizden biri dinini terk ile boynunun vurulması arasında muhayyer bırakılmadıkça itaate devam etsin. İslâm’ı terk ile boynu vurulması arasında muhayyer bırakılacak olursa boynunu uzatsın. Anasız kalasıcalar, din gittikten sonra ne dünyanız, ne de âhiretiniz kalır.(c)  (yani, Emir, “Ya İslam’dan çıkacaksın, Ya boynunu vuracağım”  derse. Boynunu uzatacaksın fakat itaatsızlığı düşünemeyeceksin)
Kuran’ın İstediği; “Allah’tan Başkasına Baş Eğmeyen”  kullar nerede.. Bunların istediği  “Koyun Sürüsü”  Nerede?

**  Allah’ın Elçisine; bir Yahudi’den, zırhını rehin vererek, veresiye yiyecek (arpa) satın aldığı ve borçlu öldüğü iftirasını yapabiliyoruz. (d)  İslam’a: “Peygamberiniz bile fakirlik içinde öldü.. Severek katlanacaksınız”  Etiketini yamayabilmek için...?  Ve öbür taraftan, Veda Haccında,  “100 Deve Kurban kestiğini”  söyleyebiliyoruz.
(100 sayısı abartılı olabilir. Hz. Ali, 63’ü 100’e tamamladı gibi kayıtlar da vardır.) 

Valilere emirler verilerek; [5] Uyduranlar ödüllendirilerek, “Sistemli bir şekilde”  Hadisler uydurulmuştur.
**  Halife Ömer ve Osman tarafından,  “Yalan Hadis Uydurdukları için”  Azarlanan, Sürülen / Sürülmekle tehdit edilen; Ebu Hureyre [6], Kab el Ahbar [7] gibi Kişiler, Mükafatlandırılmış... (Bedeli)  “Uydurma Hadisler”  olarak alınmıştır.  Ebu Hureyre’nin verdiği (Bedellerden) bazıları:
--  Allah’ın Resulu Muaviye’ye bir ok verdi ve şöyle dedi: Bu oku al ve cennette beni onunla karşıla!
--  Allah’ın Resulu şunu derken duydum: Allah vahyini üç kişiye emanet etti: Ben, Cebrail ve Muaviye (e)
--  İşlerinizde Muaviye’yi bulundurunuz. Çünkü, o kavi ve emindir. (f)
--  Ümmetimin en halimi ve cömerdi Muaviye bin Ebu Süfyan’dır. (g)
--  Muaviye’nin mülk sahibi olmasına fazla zaman geçmez. (h)
Tabii, Uydurulan hadisler bunlardan ibaret değildir.
Ve Bunların Hepsi;  Yaptıklarına / Yapacaklarına, Haram Servetine birer Kılıf ve Zırhtır.

Bu örnekler üzerinde biraz düşünebilir miyiz...?
Ama Aklımızı ve Vicdan gözümüzü devre dışı bırakmadan... Özet Sorularla açmaya çalışalım.
-1- Varsayalım; Peygamberimize ait olduğu söylenen (inandığınız!); Muaviye’yi yücelten bu Hadisleri(?) duymadınız / bilmiyorsunuz. Yukarıdaki olayları da, “Dünya tarihinden bir sayfa olarak”  okudunuz...?
Muaviye Ve Emevilerin yaptıklarını yapan Karllar hakkında Ne düşünürdünüz?
(Şimdi Farklı düşünüyorsanız  Niçin?)
-2- Bir an; Allah’ın Kitabındaki, “Gaybın bilinmediği”  Ve Elçisinin ağzından:  “Gaybı bilmem”  İfadelerini bilmediğimizi varsayalım. BuHadislerde(?) Geleceğe hatta Cennete ait İfadeler olduğuna göre; Peygamberimizin bunları  –azından- bir ilham neticesi söylediğini kabul etmek zorundayız.
“Muaviye’nin Yüceliği(!?!)”  İlham edilirken; Yukarda özetlenen olaylar... Torunlarının hunharca öldürülmesi, hiç mi ilham edilmiyordu.  -haşa-  bu işi Yaratan noksan mı yapmıştı. Değilse, Elçisi bu ifadeleri nasıl kullanıyor?  Muaviye, bunca hatalarına ve günahlarına rağmen bu yüceliklere (hatta cennete) nasıl layık oluyor.  Yoksa bunları yaparken de mi Sevap işliyor...? 
Eğer, Sevap işliyorsa  Hz. Ali ve Çocukları  -Yani Peygamber torunları- İslam’a zararlı unsurlar mı idi?... 
Yoksa İlham falan yok da  -haşa- yüce Peygamber; Yağ mı çekiyordu...? Yalan mı söylüyordu...? 
Bu soruların arkası gelmez.
-3- Ve hala; Muaviye’den  “Şefaat bekleyecek kadar”  Aklını devre dışı bırakan; Şartlandırılmış, saf Kişilerin bulunması; bu acıklı durumun diğer yarısıdır.

Netice : İslam’ı karalamadan, Muaviye’yi savunamazsınız.  Bu Hadisere(!?)  “Sahte” demeden;  “İslam’ı karalama ve Muavıyeyi savunma”  durumuna düşmekten yakanızı kurtaramazsınız....  Eğer “Sahte” derseniz; Bu defada Kütüb-i Sitteye  “Sahih”  diyemezsiniz?....
Bu Gerçekleri, Kabul edersek...?  Söylersek...?  Bundan İslam kaybetmez.  Ama yine de Tercih Sizin.
İslam’ı Karalamaya devam edebilirsiniz.  Yalnız unutmayalım.  Bu aynı zamanda, Muaviye gibi, İslam’ı çıkarına kullananlara Hizmet etmek anlamına gelir.

            kaynak:  (a)
(Ibn Mâce, Cihâd, 39)   (b) (Muslim)  (c) (Taberânî, Mu'cemu's-Sağîr 1, 152.).....  (d) (Buhari, İstikraz:1         Büyü:14 –farklı ifadelerle- başka kaynaklar)  (e) (Kesir’in el Bidaye ve’n Nihaye den)  (f) (Tathir-ül-cenân)   (g)     (Süyuti)   (h) (Deylemi)

HADİSLERİN DERLENMESİ :

Yukarıda, arz edildiği gibi; Peygamberimizin Sözleri, Kendisi ve Dört Halife döneminde yazdırılmamış ve yazılmamıştır. Emeviler döneminde, yukarıda örnekleri verilen Uydurulmalar -Fabrikasyon olarak-  üretilmiştir.
(Altı Sahih Hadis Kitabı) olarak bilinen (Kütübi Sitte) yi Derleyenlerin / Yazanların Hicri (Doğum-Ölüm) yılları; Derledikleri söylenen Hadis sayıları ve Eserlerindeki,  -tekrarları ile birlikte-  Hadis sayıları:     

1- Buhâri (H.194-256)         600bin    9082        
2- Müslim(H.204-261)         300bin    7275        
3- Nesai (H.215-303)          ----          5724          
4- Ebû Dâvud(H.212-275)  500bin     5274

5- Tirmizi (H. 209-279)        ----          3951
6- İbnû Mace (H. 209-273)  ----          4341     TOPLAM   35647

Tüm tekrarlar dikkate alındığında, Genel Toplam: (4000) lere inmektedir. (a)

Derleyenlerin, Hicri doğum yılları: (194 -215) yılları arasındadır.  Bu –en erken-  (H.220) yıllarında, “Yazılmak üzere Toplanılmaya başlanıldı”  anlamına gelir.  Normal  (Ağızdan-Ağıza Ulaşım = Ravi Zinciri) Örnek  olarak:

* 1-Peygamber'imiz  2-ömer İbni Hattab 3-İbni Vakkas  4-İbni İbrahim et Taimi 5-Yahya İbni Said el Ensari 6-Sufyan 7-Abdullah İbni Zübeyir 8-Buhari
* 1-Peygamber'imiz 2-Aişe 3-Urvan İbni Zübeyir 4-İbni Shiab 5-Ukail 6-El Baith 7-Yahya İbni Bukheir 8-Buhari 
Gibi örnekler verilmektedir.
(Bazı noktalarda, detaylara inilecektir.)

            Kaynak:  (a) www.kuran-tekrehber.com/1-1.htm

SAHİHLER  (NE ÖLÇÜDE)  SAHİHTİR...?

** 
Yukarıda yazılanları dikkate alarak  Bu Sorunun Cevabını vermeye Çalışalım...
--  ”Hadis Uydurma”  Nedenlerini ve Bu Uydurmaların  “Sahihlerden(!) alınan”  örneklerini gördük. Bu örneklere:  “Sahihtir”  diyemiyorsak, -azından- “Bu Kitaplarda Sahih olmayan Hadisler de var”  demeknoktasına geliriz.

--  Bu Kitaplarda geçen; 35bin küsur Hadisin tekrarları elendiğinde, 4000’lere indiğinden bahsedilmişti. Aynı yada ayrı kitaplarda görülen bu tekrarlar; bazı Hadisler için,  20’leri  bulmaktadır. Bu tekrarlar,  (Biri-birleri ile karşılaştırıldığında) Aralarında, “Ciddi ve Somut Farklar olduğu”  görülmektedir.  Bunun Anlamı: -En İyi ihtimalle- Tekrarlardan biri  “Sahih Kabul edilse”  diğerleri  -azından- Tahrif edilmiş / olmuş demektir.   

--  Hadis Derleyenlerin / Yazanlarının;  “Kitaplarındaki Sahihleri”   (300bin – 600bin adet) “Hadis içinden seçtikleri”  gibi ifadeleri var.  Bir Derleyicinin, ortalama: (400bin) hadis derlendiği ve Kendinden önceki (Son Halkadan) -abartarak- 100 Hadis aldığını(?) var sayalım. Derleyenin: (400.000/100=4000) Kişi ile bire-bir muhatap olması gerekiyor. O günün şartlarında, Geniş İslam Coğrafyasında, Deve sırtında,  4000 Kişinin bulunması...? Bunlarla konuşulması...?  Ne ölçüde mümkündür dersiniz...?

--  Yukarıdaki,  “Örnek Ravi Zincirleri”  dikkate alındığında;  Her Hadisi,  (Peygamberimizden - Derleyiciye) Aradaki  (6 Halka) Ortalama (36 yıl) Hafızasında taşıyarak, bir sonraki Halkaya Aktararak ulaştırıyor...??
(Ortalama 400bin Hadisi –olduğu gibi(!)- Hafızasında taşıyan Derleyiciyi 7.Halka kabul edebiliriz)
Bazı Hadisler için;  ”Yukarıda Zikredilen Uydurma Nedenlerinin olmadığını”   Varsayalım.   
Bu Hadislerin,  Peygamberimizin Söylediği Şekli ile, Derleyiciye ulaşabileceğini düşünebilir misiniz...?

--  “Evet... Olabilir...!”  Diyebiliyorsanız... Buyurun, kolayca tatbik edebileceğiniz bir Senaryo...!
Bir Salona, 20-30 Kişi toplayın. Herhangi bir konuda sohbete başlayın. –sohbet devam edecek-  Kura ile bir kişi seçin. Ayrı bir odada; (Hatırda tutmasını, 10 dakika sonsa yanına gelene aynen tekrar ederek kendisinin Salona dönmesini söyleyerek,)  Ona, bir kitaptan çeyrek sayfalık bir paragraf okuyun.  On dakika sonra; kurayla ikinci kişiyi seçin. Önceki kişinin olduğu odaya gönderin. Hafızasına aldığı ifadeyi gelen arkadaşına aktardıktan sonra Salona dünsün. Onar dakika ara ile aynı işlemi tekrarlayın. Altıncı Kişi on dakika sonra hafızasındaki ifadeyi, Salonda, Herkesin içinde teybe okusun. Kitap ta yazılanla karşılaştırın...?
Geçen toplam süre; (200 küsur Yıl) değil, Sadece (50 dakikadır.) Ve Kişiler, duyduklarını, (36) Yıl sonra değil, Sadece (10) dakika hafızasında tuttuktan sonra aktarıyorlar.
Bu Senaryo Gerçeğin, Çok küçük ölçekli bir tatbikatıdır. Üstelik, “Uydurma Nedenleri gibi” yan etkenler de yoktur.
Bu Küçük ölçekli sınavı başarabilirseniz...(!?)  “Olabilir”  İddiasına,güzel bir Dayanak Noktası olur...?

Fakat,  Başaramayacaksınız... Ve Buradan Çıkan Netice :
Uydurma yada Tahrif etmek gibi,  “Özel bir kasıt”  olmasa,  Zincirin,
(Peygamberimiz ve Derleyici)  arasındaki (6) halkası,  “Dürüst Kişiler”  de olsa   (3-5 kelimelik bazı ifadeler için Belki diyelim) Hadislerin Günümüze;  “Peygamberimizin Söylediği Şekli İle”  Ulaşabilmesi İmkansızdır...!    

HADİS İLMİ İLE; “İNCE ELENİP SIK DOKUNARAK...” ?

Sahih Hadisler Seçilip; Günümüze,  (Ne Ölçüde) Güvenilir Bir Kaynaklar olarak Sunabilmiştir...?
Hadisleri Savunan Kaynaklarda: Tüm Hadislerin, Hadis İlmi Kriterlerine göre, Çok Hassas davranılarak; Senetlerin sağlamlığı, Ravilerin güvenirliği, ... vs. vs... bakımından; İnce eleyip-Sık dokuyarak...  “Mütevatir, Sahih, Hasen, Zayıf, Mevzu...”   gibi Sahihlik durumlarına göre,  “Tasnif edildiği...vb”  Detaylı olarak anlatılır.
Fakat,  Düzenlenen Listelerde görüş birliği yoktur. Birinin  “Sahih”  dediğine diğeri, “Zayıf / Mevzu”  diyebiliyor..

--  Ravi Güvenilirliği...?  Hadis Uyduran / Uydurtan,  Kişinin / Makamın, Birde,  “Güvenilir”  Ravi / Ravi Zinciri Uydurması hiçte zor değildir... Böyle olmadığını varsayalım... Her Hadis İçin; Ravi Zincirinin,  Peygamberimizle Derleyen arasında bulunan;  (6 Halkasının)  Tek-tek, “Güvenilirlik Açısından”  incelenmesi gerekiyor. O günün şartlarında, Yüz binlerce Hadis için; Bunun yapılması, İmkansız derecesinde Zordur. Ve Halkalardan,  Sadece Birinin Çürük olması, “Zincirin Çürük olması ve Hadisin Uydurma yada Tahrif edildiği / olduğu”  Anlamına gelir.

-- Kuran’da Çelişki olmadığı  ve Peygamberimizin Tebliğ ettiği Kuran’la çelişen söz Söylemeyeceği...
Gerçeği açısından bakıldığında;  Yapılacak ilk şey:  “Akılla – Kuranla Çelişiyor mu...?” Sorusuna Cevap verebilmektir. İnce Eleyip sık Dokuyan Hadis İlmi; Bu Cevabı vermek bir yana; “Kuran’la Çelişiyor mu...?”   Sorunun  “Sorulmasına dahi Cesaret edememiştir...”   Durum ortada...: “Sahih(!) Hadis Kitapları”  Bu Çelişkilerin sırıtan örnekleri ile doludur...
--  İslam’ı Çıkarı için  kullananlardan;  Bu, Dikkati / Saygıyı bekleyemeyiz. Fakat, İslam’a saygısından şüphe edemeyeceğimiz, Bazı Din Alimlerimizde; İlk bakışta, İslam’ın “Lehinde gibi görülen”  hiçbir şeye,  “Acaba demek; Kuran’a götürmek”  Cesaretini gösteremeden olduğu gibi, Kitaplarına alıp Bizlere ulaştırmışlardır. [8]  
Onların açtığı bu kapıdan; İslam karşıtları ve İslam’ı çıkarına kullananlar; Ellerini, kollarını sallayarak girmişlerdir.
Ve Bunun Neticesi : Bir tarafta, İslam Karşıtları ve İslam’ı Çıkarı için kullananlar, Ellerimizle verdiğimiz bu Silahını Tepe-tepe kullanırken;  Diğer tarafta, Aklına / Beynine kilit vurarak, Şirkin kenarına (bazen içine) yuvarladığımız Büyük Çoğunluk, “İslam’ın Koruyucusu”  bildiği bu Güruhu desteklemektedir.   

HADİS ÇELİŞKİLERİ : AKILLA – KURANLA – BAŞKA HADİSLERLE :

Önce Bu Çelişkilere Kılıflar hazırlanmıştır.
Yaratan Kitabında, İstediği kadar:
**  Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! .... (7/3)
Desin... Bu emri, Hadisle(!?) İptal ediyoruz...:
** 
“Sakın sizden birinizi emrettiğim veya nehyettiğim hususlardan biri kendisine ulaşınca, koltuğuna yaslanıp: ‘Bilmiyorum! Biz Allah’ın kitabında ne buluyorsak ona uyarız.’ derken bulmayayım” (a)
--  “Kuran’la, Güzel Sözlerle Uyarma / Öğüt verme”   Talimatı alan Peygamberimize;  “Kuran’ı, Bana Yamanan Sözlerin önüne koymayın”  Ültimatomu(!) Verdiriyorlar... Ve bu Hadisi(!) ile yolunuz kesiliyor... Bundan sonra, “Hadis”  diye önünüze ne konulursa konulsun... “Kuran’daki Hüküm Şudur”  demek hakkınız elinizden alınıyor...

--  Ahzab, Tövbe ve başka surelerdeki, Bir Çok Ayette; “İki yüzlülerden, İnanmayanlardan”  Bahsedilir. Bunlar, Ashab içinde olan Kişilerdir. Buna rağmen,  “Tüm Ashab Adildir” genellemesi yapılabilmiştir.
** 
... Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisinin kavli ile amel etseniz hidayeti bulursunuz (b)
Gibi Hadisler Uydurulmuştur... Yani;  “Ashab’dan”  gelmişse... “Acaba...?”   diyemezsiniz.

Allah’ın Elçisi; Tebliğ ettiği Ayetlerde:
**  Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; ......  (3/103)
** Fırka fırka olup dinlerini parçalayanlarla senin hiçbir ilişiğin olamaz. Onların işi Allah'a kalmıştır, .... (6/159 )  Diyor... Biz ona :
**  “Ümmetimin İhtilafı Rahmettir”   dedin diye iftira ediyoruz...

Kuran’la Açık Çelişkileri bir yana, Buhari ve Müslim birbirlerinin birçok hadisini reddetmeleri dahi dikkate alınmadan... ”Buhari ve Müslim'deki tek bir hadisi bile inkar edenin kafir olacağı”  Hükmü verilebiliyor...?

Akıl ve Mantıkla, Kuran’la, Başka Hadislerle Çelişen Hadislere(!) Bazı örnekler verelim...!

**  “Yer yüzü balığın sırtındadır. Cennete girecekler ilk olarak bu balığın ciğerinden yiyecektir.”  (c)
**  Peygamber’e Allah’ın yerleri ve göğü yaratmadan önce nerede olduğu soruldu, Peygamber ; “Bir bulut içerisinde idi, üstü hava, altı hava idi.”dedi. (d)
**  ...(Peygamber) Buyurdu ki: Benî İsrâîl çıplak ve biribirine baka baka yıkanırlardı. Mûsâ  .... yalnızca yıkanırdı. Benî İsrâîl: "Vallâhi Mûsâ` ..... (kusurludur) " der  .... (Mûsâ) ... bir def`a yıkanmağa gitti. Elbisesini de bir taşın üstüne koydu. Taş, elbisesini alıp kaçtı. Mûsâ "Aman taş, rubamı! Aman taş, rubamı!" diyerek arkasına düştü. Benî İsrâîl onu (bu halde) görüp de: "Vallâhi Mûsâ`da bir kusur yokmuş." deyinceye (Taş durdu. Musa). elbisesini alıp taşı döğmeye başladı.- Ebû Hüreyre (r.a) der ki: Vallâhi o taşta dayaktan hâlâ altı, yâhud yedi bere izi kalmıştır. (e)
**  (Ebu Hureyre’den) Ölüm meleği Musa’ya gönderilmişti, gittiğinde Musa ona şiddetli bir tokat attı. ve gözünü çıkardı. Ölüm meleği Allah’a geri döndü ve “Beni ölmek istemeyen bir kulunuza göndermişsiniz” dedi.  (f)

**  “ ... O’nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur.”   (42-Şura 11)
--   “Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.”  (g)
**  “Dinde zorlama yoktur.”   (2-Bakara 256)
--   “Dinini değiştireni öldürün.”  (h)
**  “Zulmedenler dedi ki: Siz olsa olsa büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.”   (25- Furkan 8)
--  “Peygamber Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.”  (i)   (Peygamber için müşriklerin dediklerini tekrar ediyoruz...!)

**   “Kan aldırmak yapanın da yaptıranın da orucunu bozar.” (j)
--   “Peygamber’imiz oruçlu iken kan aldırmışlardır.” (k)
**   “Biriniz evinde namazı kılar da sonra namaz kılmakta olan imama yetişirse, onun arkasında namaza dursun. İkinci kıldığı onun için nafile olur.” (l)
--   “Bir namazı günde iki defa kılmayın.” (m)

Hadislerle; “Kuran’ı Nesh edebileceğimizi(!?)”   Söyleyebiliyoruz...  Allah:
**   Şüphesiz, Zikir'i/Kur'an'ı biz indirdik, onu muhakkak koruyacak olan da biziz. (15/9)
**   Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlandı. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. ...” (6/115)

dese de; Kuran’ın  “Noksan olduğunu da”  iddia edebiliyoruz. [9]
Bunun Açık Anlamı: Hadis Denen İfadeleri, “Kuran’ın üstüne koymaktır”
(Uydurmaların devamını okuyabilirsiniz. [10]) 

            kaynak: (a)(Tirmizi)   (b) Keşfu'l Hafa (Acluni) C/l, Sh:64   (c)Buhari 3/51  (d)Hanbel 4/11  (e)(Buhari 1:277)    (f)        (Buhâri 2:423)   (g)(Müslim - İman 302 / Buhari 97/24,10/29 / Hanbel 3/1)   (h)(Nesei 7-8/14,Buhari 12/1883)   (i)         (Buhari 76/47 / Hanbel 6/57,4/367)   (j) Tirmizi Oruç 60 / Ebu Davud Oruç 28 /   Buhari Oruç 32   (k) Ebu Davud             Oruç 29-30 / Tirmizi Oruç 59/Buhari Tıp 11   (l) İbn-i Kuteybe Hadis Müdafası 366   (m) Ebu Davud 2/56
 
ÖRNEK KİTAP:  “SAHİHİ BUHARİ’YE”  YAKINDAN BAKALIM :

Bakışımız,  “Akıl Gözü İle - Aklın soracağı sorulara Cevap arayarak”  olacaktır...
İmam Buhâri  Hicri (194-256) Yılları arasında (yaklaşık: 61 yıl) yaşamıştır. Kitabında: (9082) Hadise yer vermiştir. Ayrı (Bab)lar ve İfadelerdeki Farklılık nedeni ile yapılan Tekrarlar dikkate alındığında, Bu sayı (4000’ lere)(*) iner.

İmam Buhari  Sahihlerini,  “altı yüz  bin (Hadis) içinden tahriç ve intihab ....”  eylediğini söyler.
“Bir Kitabı Hıfzına alabilmesi için sadece bir bakması yeterli idi... ”  gibi, Hafızasını göklere çıkaran kayıtlar var.  Fakat, “Yazarak Hadis topladığı”  konusunda bir kayda rastlamadım.

--  (600.000) Sayısını  “Doğru Varsayalım”  veDüşünelim:   
Kişiye:  “Ana dilinde kaç kelime bildiği?”  sorulsa; Sözlüğü açıp, tek-tek kontrol etmeden cevap veremez...?
Toplanan Hadisin:  “600bin olduğu?”  İfadesi ne ölçüde doğru olabilir...? “Doğru Varsaymaya”  devam edelim.
“Raviler hakkına birer olayı Bildiğini”  de bir yana bırakalım:  Ravi Zinciri ile birlikte; Bir kitap sayfasına Ortalama (üç) hadis sığdığı kabulüne göre; 600.000 Hadis; Toplamı (200.000) sayfa olan; (500)er sayfalık (400) kitap eder.  Göklere çıkarılan bir Hafıza da olsa... Bunu Ezberde Taşımak...?  Buna inanmak kolay değildir sanırım.

--  Bu noktada, “Göklere çıkarılan Hafıza” konusunda bir örnek olaya(!) bakalım...
“Henüz ... bir civan iken ... Bir kitabı ezbere alması için ..bir kere bakması kafi idi ... Bir defa bir çok  zevat ile bir şeyhi dinliyorlarmış.”  (herkes yazdığı halde onun yazmayıp sadece dinlemesi dikkat çekmiş.  Yazan İki  kişinin ısrarlı sorusu üzerine)  “Görüyorum ısrarınız çoğa vardı. Yazdıklarınızı haydi ortaya çıkarın demiş.  Yazılı evrakta   “Onbeşbinden  ziyade  hadis  varmış”. Hepsini ezberden o kadar  dürüst  okumuş ki”  (Yazan iki kişi hatalarını onun ezberinden düzeltmişler) (Tecridi Sarih Dibace)
--  Ve Birlikte düşünelim: -yukarıdaki hesaba göre- (15.000) Hadis (5,000) sayfa, o da (500)er sayfalık (10) kitap ediyor. Söz konusu olan,  en çok, 3-4 Saatlik, bir Vaaz / Konferanstır. -8 saat olduğunu var sayalım-  (Saat başına: 625; Dakika başına: 10,4 sayfa düşer) Bu süre içinde,  5000  sayfalık  bilgi; Nasıl sığdırılır, Nasıl  anlatılır? Nasıl yazılır?
Hala, “Göklere çıkarılan Hafızada”   Şişirme yok mudur dersiniz...?

--  Kitabının hacmi büyümesin diye,  Sahih olanlardan;  “Bir bu kadarını da kitabına alamadığını”  yazar. 
Bu ifadeye göre, topladıkları içinde, Kendisinin  “Sahih”  olarakkabul ettiği Hadis: (2x9082=18164) adet oluyor.
Bu sayı, toplanan (600bin) Hadisin; (Yüzde 3’üdür). Hesap, Tekrarlar dışındaki (2x4000=8000) Hadis üzerinden yapılırsa bu oran: (Yüzde: 1,3’ü yani Binde: 13 oluyor.) Bu durumda, Bizzat İmam Buhari; derlediği Hadislerin, en azından  (Yüzde 97’sinin)  “Uydurma olduğunu”  Kendisi de kabul etmiş oluyor.

--  Buhari:
“.... tasnifini on altı senede ikmal edebildim. Onu kendim ve Allah beyninde huccet ittihaz ederim.der. Yine kendisi: (“...bu kitab-ı mübareki Mescid-i Haram’da tasnif”  ettiğini  “-bir rivate göre gusledip- istihare edip iki rek’at namaz kılmadan ... sıhhatine yakin hasıl etmeden”, hiçbir hadisi kitabına almadığını) ifade eder
Bunlar, bir kaç yönden, üzerinde durulması gereken ifadelerdir...!
--  16 Yıl (5840) gün ediyor. Ortalama bir hesapla,  1 günde incelenen Hadis sayısı: (600,000 / 5840)= 103 tür.
--  “Gusül Rivayeti”  Kabul edildiğinde: -Kabe’nin yakınında yıkanma yeri bulduğunu varsayalım-  103 kez, Soyunma-Yıkanma-Kurulanma-Giyinme: 15 dakika kabulü ile: 24 saat yıkanmaya yetmiyor. (bu rivayet yatıyor)
Her Rekatı 3 er (her namazı 6) dakikada kıldığı ve 2 dakika Namaz arası olduüu kabul edilse:  103x(6+2) =824 dakika, (13 Saat 40 dakika) gerekiyor...
Geriye: Evine gidip gelme – Uyuma – defi hacet – Abdes alma – Yeme içme – Seçtiği Hadisleri Yazma – Ve diğer ihtiyaçları için 11 Saatten daha az vakti kalıyor...? Buyurun... Programını yapın... 

--  “....Onu kendim ve Allah beyninde huccet ittihaz ederim. ... sıhhatine yakin hasıl etmeden..”  (Kitabına Yazmadığı) ifadeleri...?
Bunun Açık Anlamı: “Kitabıma aldığım Hadislerin Sahihliği konusunda, Allah’tan Garanti Aldım”  demektir...
Bu durumda; Tabii olarak: (Akıl-Mantıkla,  Kuran’la Çelişiyor mu...?)  Sorularına gerek kalmıyor...??
--  “Allah’ın Sevgili Kulu olarak; (Böyle bir İlhamın Olabileceğini)”  düşünenler olabilir.
Bunun  “Olabilirliğini”  tartışmaya gerek yok...
Verilen örneklerde, -Sahihlik bir yana- İlkel kafa ürünü olan ifadeler var. Bu durum; Sadece, böyle bir garantiyi değil; Bu alt Başlık altında incelenen Buhari’nin diğer ifadelerinin de -azından- Anlamsızlığını ortaya koyar.    

            (*) Bu (6) Sahih(?) Kitabın;  35bin küsur olan genel toplamının;
Tekrarları dikkate alındığında, (4000) lere düşmesi          ile çelişmez.  Buharideki Tekrarlar dışındaki (4000)in diğer (5) Kitapta tekrarları vardır.

ÖRNEK HADİS: “MİRAÇ HADİSİNE”  YAKINDAN BAKALIM :

** 
 Kulunu bir gece Mescidi Haram'dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız En uzak Secde yerine götüren Allah'ın sanı yücedir. doğrusu O, işitir ve görür. (17/1)
**  And olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü. (53/18)  (ve 53 Necm: 1-17)

Bu Ayetlerde ifade edildiği gibi: Yaratan Elçisine; “Büyük Ayetlerinden bazılarını göstermiştir”
Bunlar Ayetler Nelerdir...?  Nasıldır...? Bu konuda yapılan yorumlar çoğu kez, “İsabetsiz olmaya”  Mahkumdur.

Miraç Hadisi...?  Kütübi Sitte de  -galiba hepsinde- farklı ifadelerle yer alır ve sayfalar tutar... Bu Meşhur Hadis, Miracı  “Anlatmanın yada Yorumlamanın”  Hangi Noktasındadır...?
Ameliyat... İman doldurma... Burak Faslını geçelim...
Göğün her katına çıkıldığında tekrarlanan diyalog:
— Kim o? denildi.
— Cibril'dir, dedi.
— Yanındaki kimdir? Denildi. Cibril tarafından:
— Muhammed'dir, diye cevap verildi.
— Ona buraya gelsin diye (da'vet) gönderildi mi? diye soruldu. Cibril:
— Evet, dedi.
Günümüzde, İnsan yapısı bir çok büyük bina da ileri Giriş Teknikleri uygulanır. Kamara ve Parmak izi ile tanıma, Elektronik şifreli kartlar... vs.  Yaratanın Semalarının katlarına giriş; Ortaçağ Çiftliklerine girişten daha ilkel olarak tanıtılıyor... Bu ilkelliği, Sahih Hadis(?)  Peygamber anlatımı(?)  olarak sunuyoruz...?

Peygamberimizin, Semanın Katlarında, Önceki Peygamberlerle karşılaşmaları(?) anlatılır. .... Altıncı katta:
Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da:
— Bir kardeşten ve bir peygamberden sana merhaba! dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Mûsâ ağladı. Musa'ya:
— Seni ağlatan nedir? denildi: Mûsâ:
— Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, O'nun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden girecek­lerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)! dedi.

Yedinci kata çıkıldığında; İbrahimPeygamberle Karşılaşır...
... Beytu'l-Ma'mûr gösterildi...
Bana Sidretu'l-Muntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen 'in Hecer şehri testileri gibi; yaprak­ları ise fillerin kulakları gibidir ....

Ve... (50) Vakit Namazın Farz Kılınması...!?
Sonra benim üzerime (her gün) elli namaz farz kılındı. Ben bun­ları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Mûsâ:
— Ne yaptın? dedi.
— Üzerime elli namaz farz olundu, dedim. Mûsâ:
— Ben insanları senden daha iyi biliyorum; ben îsrâîl oğulları­nı sıkı bir denemeye tâbi' tuttum. Senin ümmetin her gün elli nama­za takat getirmez. Onun için Rabb'ine dön de hafifletmesini iste, dedi.

Peygamberimiz; Hz Musa tarafından,  Senin ümmetin .... takat getirmez ....hafifletmesini iste Gerekçesi ile;  (5 yada 9) kez “Rabbine arza”  geri gönderilir. (5 kez geri gönderme rivayetinde 4 kez 10’ar 5incide 5 Vakit; 9 kez geri gönderme rivayetinde her defasında 5’er Vakit düşülür.) Tekrar: Mûsâ önceki gibi yine hafifletme ....   istemesini Söylese de  Peygamberimiz gidemez.  (5 Vakide 50 Vakit Sevabı verileceği ifade edilir.)

Bu İfadeler üzerinde... Birazcık düşünebilirsek...??
Hz. Musa büyük bir bilge,  Peygamberimiz   -haşa-  bön ve saf bir Kişi... Değişmeyen  Kuralların Kanunların (Sünnetullah’ın) koyucusu Yüce Yaratan  -haşa.. en hafif tabirle-  her gelindiğinde tenzilatlar yapan pazarlıkçı bir varlık durumuna düşürülmüştür...?

(50) Vakit Namazın Gerçekten Farz Kılındığını  Varsayalım...:
Kişi; Zorunlu ihtiyaçlarını gidermeden, Uyumadan, Yemeden-İçmeden, hatta Abdest 'de almadan Namaz kılsa; (29) dakikada bir  "Vakit Namazı"  kılması gerekiyor. Bunun olamayacağı açık...! 
"Geçim için zaman ayırmayı"bir yana bırakalım. Kişinin (6) saat uyuduğunu, Diğer ihtiyaçları için, asgari (3)saate ihtiyacı olduğunu düşünerek, Namaz için günde (15) saat ayırabildiğini(!) kabul edelim. 
Bu durumda (18) dakikada bir  "Vakit Namazı"  kılması gerekiyor.  Bir Vakit namazının -Sünnetler (nafileler) hariç, azından-  (8-10) dakika sürdüğü kabul edilirse, Kişiye (8-10) dakikada Namaz arası kalıyor....!?

İslam Toplumlarında, Kişilerin, günde 15 Saatini Namaza ayırmaları; “Kendilerini Açlıktan Sürünmeye Mahkum etmeleri”  demektir... Bunun Sonucu  “Başka Toplumlara Köle olmaktır...”  Ve Bununda sonucu:  “Hiç Namaz Kılamamaktır...”  Çünkü, Kölesi olduğunuz Toplum, Sizi ölesiye Çalıştırabilmek için,  “Namaz kılmanıza”  Müsaade etmeyecektir...   

Buyurun...: Böyle bir emir vermeyi, "Gündüzü, geçim için çalışma zamanı yaptık." (78/11) diyen; Kişilerin, Alın teri ile Helalinden kazanıp Mutlu yaşamasını isteyen; Ve Kullarına:  “.... takatinin üstünde yük yüklemeyen” (2/286) Yüce Yaratan'a ve Bu Ayetlerini Toplumuna Tebliğ eden Elçisine yakıştırın...?
Bu Hadiste(!) anlatılan, Peygamber ve Allah;  Kuran’ın anlattığı, “Peygamber ve Allah”  değildir.
Yukarıda arz edilen; İmam Buharin’in; günde, ortalama 103 Hadisi, 2’şer Rekat Namaz kılarak, “Sahihliğine yakiyn hasıl ettiğini”  tekrar anımsayalım. 
 
Yüce Yaratanı,  Kuran’ın anlattığı gibi  bilen-inanan  ve  “Aklını kullanan”  bir Mümin’in;  İlkel bir aklın, sözde Peygamberi övmek için uydurduğu, Bu Hadisi(?) ürpermeden okuması mümkün müdür?

PEYGAMBERE ve İSLAMA GERÇEK SAYGI :

Buraya kadar yazılanlarla (özetle):
1-  Hadis Uydurma ve Tahrifatlarının, Sanılanın Çok üstünde olduğu;
2-  Uydurmalar arasında; “Akıl, Mantık ve Kuran’la Çelişmenin”  ötesinde, “Peygamberimize, İftira ve Hakaret” Boyutuna varanlar olduğu;
3-  Uydurma olmadığı ve  Tahrifata uğramadığı (Varsayılan) Hadislerin;  -3-5 kelimelik olanlar için “Belki” diyelim-  “Peygamberimiz in Söylediği Şekli ile”  Günümüze ulaşamayacağı;  Bunlar için; Eğer, (Akıl, Mantık ve Kuran’la Çelişmiyorsa) Ancak: (Anlam olarak, Peygamberimiz tarafından İfade edilmiş olabilir) denilebileceği;
Ortaya konulmuştur kanısındayım.  

Bu durumda;  “Hadis Etiketi”  ile önümüze konulan ifadelerin;
1-  Doğrudan,  “Peygamberimize ait olduğunu kabul edildiğinde”  O’na Saygı olması bir yana; O’na  “İftira ve Hakaret etmiş konuma”  düşebiliriz.
2- 
**  .... Allah'a ve onun sözlerine inanan o ümmi peygambere iman edip uyun ki, ..... (7/152)
Gibi, “Peygambere Uyun”  İfadesi olan Ayetler;  “Peygamberin  -söylediği söylenen-  Hadislere(!) Uyun”  Şeklinde, Anlaşılmakta(!) ve yorumlanmaktadır.  Bunun Anlamı; “Elçisinin Tebliğine = Kuran’a Uymaktır”  Zira,
 **  Resule düşen, tebliğden başka bir şey değildir. ....
 (5/99 24/56 29/18)
Bilgisine  “Sınır Düşünülemeyen”  Yaratan; Hadis denilen ifadeleri, bu duruma getireceğimizi, ve “Hadise Uyun”  demenin, “Peygamber adına uydurulan Yalanlara Uyun”  demekle eşdeğer hale geleceğini tabii ki biliyordu.
Ve bu durumda:
**  ..... "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." ......( 2/170)
Demek durumunda kalacağımızı da biliyordu.

YAPILMASI GEREKEN NEDİR...?

1—İslam Konusunda :

Cevap, Tek Cümledir :  İslam’ın Kuran’daki Özüne Dönmek...!
Fakat;  “Bunun Yapılması”  İmkansıza yakın zordur...  Ve Anlatılması ayrı bir inceleme konusudur...!
Yazının girişinde:  “İslam’ın Ana Kaynağı Kuran’dır”  demiş, Ve
Yazımızda;  “Gerçek İslam’ın Tek Kaynağının Kuran Olduğunun”  Savunulacağını söylemiştik.
Peki: Tek Kaynak olarak, Kuran Yeterlimidir...?
Bizim Cevabımız:  “Evet Yeterlidir...”
**  Bu Kitap'ın indirilişi Aziz ve Hakim olan Allah'tandır.  (39/1  40/2)
**   ..... Biz bu Kitap'ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık......” (6/38)
**   And olsun ki bu Kuran'da insanlar için her türlü misali vermişizdir........” (30/58)
Allah Tarafından İndirilen Kuran’da; “Gerekli her şey; Gerektiği kadar; Örnekleri ile” verilmiştir.
İslam’ı; Hadislerle ...  “Tamamlamaya Kalkmak...?”   Önce, Bu Ayetlerin Reddi anlamına gelir.
Kuran’da Açıkça verilmeyen detaylarda; Allah, Kuluna “Serbest Hareket Etme Ruhsatı”  vermiştir.
Tabii, Bu Ruhsat, Kuran’ın Prensipleri doğrultusunda kullanılacaktır.

2—Hadisler Konusunda:  (Kısa özet olarak)

Geldiğimiz bu noktada; İslam’ın Özüne dönülmesinde, Hadislerin oluşturduğu büyük engelin kaldırılması gereği,  “Olmazsa Olmaz”  bir zorunluluktur.

Bu durumda Neler Yapılabilir...?
a—Hadislerin Tamamen Atılması...:
Bunun, “İslam Toplumlarına kabul ettirilemeyeceği; Çok büyük sarsıntılar yaratacağı”  gerçeği bir yana; doğru ve gerçekçi bir çözüm de değildir.
b—Yapılması gereken: Sahih denilen kitaplardaki Hadisler: Tek-tek “Akıl, Mantık ve Kuran’la Çelişip Çelişmediği”  konusunda, elemeden geçirilerek;  Çelişmeyenlerin;  “Anlam olarak, Peygamberimiz tarafından İfade edilmiş Olabilir.”  Etiketi ile ayrılması gerekiyor. (Elde kalanların devede kulak olması, sürpriz sayılmamalı)
Bunun Doğal Sonucu:  Kesin olarak;  “Peygambere Ait Olduğu Söylenemeyen”  Bir ifade,Dinin Kaynağı  olamaz...  Ve Onlara dayanılarak, Hüküm İnşa Edilemez...    

Bu Elemeyi, Kimler...Hangi Makamlar.., Nasıl Yapacak...?
Bu Yapısı ile, Diyanetin yapması Düşünülemez...
“İslam’ın; Kuran’daki Özüne Dönmesi Gereğine ve Tek Kaynak olarak Kuran’ın Yeteceğine İnan”  İlahiyatçılardan oluşan bir komisyon tarafından yapılabilir...
Bu elemenin yapılması; “Kuran Ortada iken; Ve Bu Yetenekte İlahiyatçılarımız varken”  İlk Bakışta,  Kolay gibi  görünse de;  Sanılanın çok üzerinde zordur. Ve Engellerin En Büyüğü, Dini, Çıkar için kullananlardan gelecektir. Bu Ayıklama yapılırsa;  “Dini aynı boyutta, Çıkarlarına kullanamayacakları için”   Var güçleri ile karşı çıkacaklardır.  
Nedir Var Güçleri...??  Büyük Maddi imkanlarla donanan; Geniş çaplı bir teşkilatlanma... Artı: Arkalarında, büyük bir kitlenin, Kendilerini, “Dinin Koruyucusu(!?)”   olarak gören desteğidir...      

Bu Komisyonun Seçimi ve Çalışma Metodu Nasıl olmadır...?
Bu Cevabın zorluğu kesin... ve Ayrı bir inceleme konusudur...

İslam’ın;  “Kuran’daki özüne”  dönebilmesi için, Yaratan’ın, “İslam Toplumlarına Yardımcı Olmasını”  dileyelim...!

Saygılarımla (Yazım. 12.02.2009)


DİPNOTLAR :

[1]Konuya, “Kim daha Layıktı”  düşüncesinin, tamamen dışından bakarak, Yöntemi özetleyelim:
Peygamberimizin vefatında, “Ensar Halife Seçimi için toplanmış”  haberi üzerine,oraya giden, Hz. Ebu Bekir, Ömer ve bir kaç arkadaşı, Halifeyi tayin ederek dönmek yerine;  “Peygamberimizin defninden sonra, ümmetini toplayalım, En çok kimi layık görürlerse O’nu seçelim...”  gibi bir prensip kararı ile dönebilselerdi, Kuran’ın ruhuna uygun bir kural konulmuş olacaktı.
Bu Kuralın, İslam Toplumunu  “Daha Aydınlık Ufuklara götüreceğini”  Söylemek, abartılı bir tahmin olmazdı sanırım.
--  İkinci Halifeyi doğrudan Birinci Halife tayin etmiştir.
Bu Halifelerin, İslam Ümmetinin ittifakı ile Seçildiği gibi ifadeler tarihi gerçeklere uymuyor.
--  Üçüncü Halifenin Seçimi(!) için, İkinci Halifenin, Altı Kişilik komisyonu kurma yöntemi, bir çok açıdan eleştirilebilir. Adaylar ikiye indirildikten sonra;  Seçim: “-Allah’ın Kitabına, Resulün Sünnetine,....uyacak mısın?”  Sorusunun Cevabına Kilitlenmiştir.
1.Cevap: “-Tüm çabamla, Allah’ın Kitabına, Resulün Sünnetine, uymak için çalışacağım.”  2.Cevap: “Evet Kesin uyacağım”
Soru ve Cevaplar, üçer kez tekrarlanmıştır.  Ve (2.Cevap) tercih edilmiştir.
--  Kanımca: “Kesin uyacağım”  Cevabı –samimi de olsa- hatalıdır. Ve bu Hatalı Cevabın tercihi, İslam Tarihinde bir Dönüm Noktası olmuştur.  “Bu Kesin Söz”, Tutulmamıştır –yada Tutulamamıştır-  Bunun Göstergesi:  3.Halifenin, Sarayının 50 günlük Muhasarası sırasında; -Hz Ali’nin iki oğlunu koruma için göndermesi dışında- Ne Medine’deki İslam’ın önde gelenleri, Ne de çok kuvvetli konumda olan, Sonra Kan Davası güden, Şam Valisi Muaviye parmağını oynatmamıştır.
Bu Noktaya gelindiğinde, İslam Toplumu pek çok güzel hasletlerini kaybetmişti...  Toprak; “Uydurmaları ekme tavına”  gelmişti...

[2] ** ... Yakub bin İbrahim’in ancak 1 dinar karşılığı hadis rivayet etmeyi kabul ettiği söylenir. Ebu Naym El-Fadl da naklettiği her hadis için ücret talep ediyordu......
** .... İbnul Cevzi, bu tipleri şöyle anlatır: “Bunlar arasında suratlarını her çeşit boyaya batıranlar ve bu şekilde sarımsı bir ten kazanarak, kendilerini fazla oruç tutmaktan soluk benizli hale gelmiş takva dindarlar gibi gösterenler bulunmaktaydı.......” (İbnul Cevzi, el-Kussas vel Müzekkirin, sayfa 93)....
** .... İlk hadis toplayan kişi olduğu iddia edilen Ez Zuhri’....: “Biz hadisi yazmaktan hoşlanmıyorduk. Ne var ki o yöneticiler (Emeviler) bizi buna zorladılar.”
**  “Ümmetimde imam Şafii adında bir kimse ortaya çıkacaktır. O ümmetime şeytandan daha zararlı olacaktır. Ve yine ümmetim arasından adına Ebu Hanife denecek bir kimse gelecektir ki, o ümmetimin ışığıdır” (İbnu Arrak, Tenzihus Şeria, 2. cilt, sayfa 14).
** “Kureyş alimi (İmamı Şafii) yeryüzünün her yerini ilimle dolduracaktır.”  
**  "...Medine aliminden (İmamı Malik) daha alim birisi olmayacak.”
**  Bu tipler arasında Ebu İsmet Nuh gibi Kuran’ın her suresinin faziletleri hakkında hadis uyduranlar da vardır.  ..... kendilerini savunmak için şöyle söyledikleri aktarılır: “Biz Hz. Peygamber adına yalan uydurmadık, bilakis bunu Peygamber’in getirdiği dini güçlendirmek için yaptık.” [İbni Hacer, Fethul Bari].
**  Müslim, Ebu Zennat’dan şunu nakleder: “Medine’de yüz kişiyle karşılaştım, hepsi de güvenilirdi, ama hadisleri alınmazdı” (Müslim, Sahihi Müslim, 1. cilt, sayfa 13
** (İsrailiyat’ın taşınması) .....Vehb bin Münebbih’ten ...: “Beytul Makdis’in halkı Allah’ın komşularıdır. Komşularına azap etmemek Allah’ın üzerine haktır. Beytul Makdis’e gömülen kabir imtihanından ve darlığından kurtulur.”

[3] Kıbrıs’ı (647) Rodos’u (649) aldı. Bizans donanmasını yendi (655)

[4] Kufeli bir Arap devesiyle Şam'a gelmiş, biri yanaşıp deveyi sahiplenir: "Ver dişi devemi!" der Kufeli Arap, "Bu deve benim, üstelik dişi değil erkek." der Anlaşamazlar, iş Muaviye 'ye yansır. Muaviye, tarafları dinleyip, kararını açıklamış: "Bu dişi deve Şamlınındır!" Sonra halka dönmüş: "Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?" Hep birlikte bağırmışlar: "Şamlınındır!" Muaviye demişki: "Kufeli, dinle! Biliyorum, bu deve senindir ve erkektir. Dönünce Ali'ye de ki: (Şam'da, erkek deveyle dişi deveyi deveye bakarak değil, Muaviye 'nin ağzına bakarak söyleyen 10 bin adamı var!) Ayağını denk al!"

[5]  "Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye, valilerine şöyle emretti: Ali'nin evlatları ve şiilerinin tanıklığı kabul edilmemelidir. Bulunduğunuz yerlerde Osman'ın mensupları ve taraftarlarından veya onun fazilet ve menkıbelerini nakleden kimselerden biri bulunduğunda resmi yerlerde ihtiram ve ikram görmeleri hususunda ihmalkârlık yapılmamalıdır. Osman'ın menkıbe ve faziletlerine dair nakledilen sözler, nakledenin hususiyetleriyle birlikte Şam'da Muaviye'nin sarayına bildirilmelidir.  (Kitab-ı Süleym b. Kays, Dar'ul-İslamiyye baskısı, s. 206; Şerh-i İbn-i Ebi'l-Hadid, c. 11, s. 44, 46.) (Bu, sadece bir örnektir)

[6] Emeviler Ebu Hureyre’ye el Akik’te bir köşk inşa edip arazi vermişlerdir. .... (Kesir’in el Bidaye ve’n Nihaye)
Ebû Hureyre (r.a), Yemen’in Devs kabilesindendir. Hicret’in yedinci yılı başında Müslüman olup Medine’ye hicret etmiş ve Allah Resûlü’yle dört yıl bir arada kalma şerefine nâil olmuştur... (fgulen sitesi) (Hz. Ayşe, Ömer ve Ali’nin Ebu Hureyre’ye tepkilerine teviller getirilir)
Müslim’in Fezailus Sahabe’deki 159. Bölüm’ünde Ebu Hureyre’nin sırf karın tokluğuna Peygamber’le beraber olduğu anlatılır.
İbn Hazm sırf Baki bin Mahled’in müsnedinde Ebu Hureyre’ye ait 5374 hadis olduğunu söyler. Buhari bunlardan 446’sını kitabına almıştır.  (Gün  başına yaklaşık 4 hadis)
Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi atadığı valilikten hırsızlıkları nedeniyle geri çağırttığı anlatılır. Hz. Ömer Ebu Hureyre’ye hitaben: “Seni Bahreyn’e vali yaptığımda ayağında bir çift ayakkabı yoktu. Sonra duydum ki sen 1000 dinara, 600 dinara atlar satın almışsın. ... der (Zehebi, Siyer).
Ebu Hureyre: “Size naklettiğim şu hadisleri Ömer zamanın-da anlatsaydım değneği ile beni döverdi.” der (Ez Zehebi – Tezki-retul-Huffaz)
Hz. Aişe ... “Sen Peygamber’den duymadığım hadisler rivayet ediyorsun!”
dediğinde ona edepsizce bir cevap verir: “Ayna ve sürme seni Peygamber’le ilgilenmekten uzak tuttu.”(Zehebi, Siyeru Alemin Nubela 2. cilt, sayfa 435).
Hz. Ali:... “Yaşayanlar arasında Allah Resulu’na en fazla yalan isnad eden Ebu Hureyre’dir.”(İbni Ebul Hadid, Şerhu Nehcul Belağa, 1. cilt, sayfa 360).
 
[7]  Kab el Ahbar:  İsrailiyat’ı, Yahudi uydurmalarını dinimize en çok sokan kişidir.
Mahmud Ebu Reyye, Kab’ın Hz. Ömer’in öldürülmesinde parmağı olduğunu söyleyerek şu izahları yapar: “Hz. Ömer’in bu dahi Yahudi’yi akıllıca ve ısrarlı bir şekilde izlemesi ve .... bir takım çirkin emellerinin farkına varmasına rağmen sonunda o dehasının gücüyle Hz. Ömer’in uyanık ve iyi niyetli oluşuna galebe çalmış, gizli ve açık tuzağını kurmaya devam etmiştir.
--  “İsrailoğullarından hadis naklinde bulunun, bunda zarar yoktur.”
--    Hesap için diriltilme ve hesap, Beytul Makdis’ten olacaktır. Beytül Maktis’te gömülü olan azaba uğratılmayacaktır    Mahmud Ebu Reyye Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması 185 

[8]  Rahmetli M. Hamdi YAZIR, Ahmet NAİM,  Kamil MİRAS; Samimiyetinden şüphe edemiyeceğimiz, Muhterem Kişilerdir.  NAİM ve MİRAS; Tecride aldıkları hadislerde  “Kur’ana / Akla uygun mu ?”  sorusu sanırım hiç soramamış. YAZIR’da tefsirine, bazı hadisleri, (Ör: Miraç Hadisi) olduğu gibi almış.

[9] 
"Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmesini emreden ayet, Ayşe'nin döşeğinin altındaki sahifede yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce Ayşe onun defin işlemleriyle meşgul iken, evin açık kapısından içeri giren bir keçi o sahifeyi yedi ve böylece taşlama cezası Kuran'dan çıktı; ama hükmü devam ediyor" (İbni Mace 36/1944; Hanbel 3/61; 5/131,132,183; 6/269).
-- "Keçinin yemesi sonucu Kuran'dan çıkan taşlama ayetini Ömer Kuran'a tekrar sokmak istedi; ancak halkın dedikodusundan korktuğu için cesaret edemedi" (Buhari 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; Muslim, Hudud 8/1431; Ebu Davut 41/1; Itkan 2/34).   

[10] 
... "Sizden birinizin (yemek) kabına sinek düşecek olursa, onu iyice batırın. Zira onun bir kanadında hastalık, diğerinde şifa vardır. O, içerisinde hastalık olan kanadıyla korunur."   Ebu Davud, Et'ime 49, (3844); Buhari, Tıbb 58, Bed'ül-Halk 14; İbnu Mace, Tıb 31, (3504, 3505); Nesai, Fera' 11 (7, 178)
--  ... "Eğer Beni İsrail olmasaydı, et kokuşmazdı. Eğer Havva olmasaydı, kadınlar kocalarına hiçbir zaman ihanet etmezdi."
(Buhari, Enbiya 1, 25; Müslim, Rada 63, (1470)
--  Ebu Hureyre (ra dan) "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim hasta halde ölürse şehit olarak ölmüştür ve kabir azabından korunmuştur, sabah-akşam cennetten rızıklandırılır."
--  Bir adam Resulüllah'a: Kıyamet ne zaman kopacak diye sordu. Bu sırada yanında ensardan Muhammed adında bir çocuk bulunuyordu. Allah Resulü (a.s.): "Eğer bu çocuk yaşarsa umulurki o ihtiyarlamadan Kıyamet kopar" buyurdu. (Buhari; Rakaik; Hadis No: 6006)
--  “- Biriniz bir kadına dünürlük yaptığı zaman kendisini o kadınla evlenmeye sevk eden organlara bakmaya imkân buluyorsa, bunu yapsın-” (Câbir) dedi ki: “ben bir câriyeyle evlenmek istedim, bunun üzerine (onun haberi olmadan görebilmek için) onu gizli gizli gözetlemeye başladım. Nihayet beni kendisiyle evlenmeye sevk eden (organlar)ını gördüm de onunla evlendim.(Ebû Dâvud, K.en-Nikâh (12), Bâb 17-18 C.8 S.148 Şamil Yayınları. ) (Bu:“Allah’ın Elçisi Röntgencilik yapın dedi” İftirasıdır )
--  "Sizden biri cariyesini veya kölesini veya ücretlisini evlendirdi mi, artık onun avretine bakmasın." (Hadis no:2680)
(O Zamana kadar bakmak meşrudur.(!?))